Geçtiğimiz günlerde “konuya aşina olan üç kaynağa” dayandırılan habere göre: ABD, Türkiye’ye; Rusya yapımı S-400 füze savunma sistemlerini, Ruslarla savaşmasına yardımcı olması için Ukrayna'ya göndermesi konusunu “gayri resmi olarak” gündeme getirdi. Kaynaklar Reuters'e verdiği demeçte, ABD'li yetkililerin geçen ay Türk mevkidaşlarına öneriyi sunduklarını ancak özel veya resmi bir talepte bulunulmadığını söylediler. Habere göre konu Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman'ın bu ayın başlarında Türkiye'ye yaptığı ziyarette de kısaca gündeme geldi… Ocak ayında ABD'li ve Rus yetkililer Ukrayna konusunda Cenevre’de görüştüklerinde ABD heyetine Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman, Rus tarafına ise Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov başkanlık etmişti. Sherman Ankara’da Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal ile görüştü. ABD Dışişleri görüşmeye dair yayınladıkları metinde “Sherman, Türkiye'ye Ukrayna'nın savunmasındaki güçlü ve sesli desteği için teşekkür etti ve ortaklar ve NATO Müttefikleri arasındaki bu krize göğüs germe konusundaki dayanışma için takdirlerini dile getirdi. Bakan Yardımcısı, iki ülke arasında zaten sağlam olan işbirliğini derinleştirecek ve genişletecek ABD-Türkiye Stratejik Mekanizmasının öneminin de altını çizdi.” denilmişti. F-35’un dışında kalmamızı ardından finansal alacağımızı çözmekteyiz için çalışan “stratejik mekanizma” grubu çalışmaları sürerken ve yeni F-16 verilmesi planı üzerinden ilerlerken, ABD daha bunu sağlamakta dahi kongrede önemli koltuklardaki engeli aşmamışken daha dahiyanece altı çizilen ”gayrı resmi gündeme getirilen” S-400’leri Ukrayna'ya verme teklifini nasıl okuyabiliriz? Birincisi ABD Türkiye’ye silah satmakta ve savunma yaptırımlarını kaldırmakta direnen Kongre üyelerine iyi niyet göstermesi açısından bir teklif yapıp sonrasını Allah’a bırakmayı teklif etmiş olabilir. Bu nedenle de teklif gayri resmi yapılmıştır. Çünkü karşılığında F-35 e dönüş veya hatta yeni F-16'ların verilmesini bile garanti edecek bir teklif sunulması teknik olarak mümkün değildir. İkincisi ABD bu konuya sıcak bakılıp bakılmadığını anlamak için Türkiye’den bunu sormuş olabilir. Dönüp ABD’li kongre üyeleriyle görüşüp teklifi resmi olarak somutlaştırmayı planlamış olabilirler. Geçtiğimiz hafta Victoria Nuland’ın Senato Dışişleri Komisyonu üyeleriyle oturumunda; Türkiye’nin Karadeniz’de Montreux’u devreye sokarak Ukrayna için ne kadar hayatı bir işlev üstlendiğini söylemesi de bu girişimin işaretleri olabilir. Ancak Türkiye’nin garanti alması; birkaç dışişleri bakan yardımcısının ifadeleriyle değil Başkan Biden'ın bizzat inisiyatif alarak Senato ve Temsilciler Meclisi’nin önemli üyeleriyle baştan anlaşmasıyla sağlam bir zemine kavuşabilir. Aksi takdirde Türkiye’ye sorulan ciddi bir fedakarlık olacaktır. ABD Rusya’ya karşı gerginliği tırmandıracak eylemlerden kaçınırken; Doğu Avrupa’da bulunan diğer NATO üyelerinin dahi bazı teçhizatları vermesinin offensive olacağını her fırsatta dile getirirken; Türkiye’ye yapılan teklif mevcut sorunu çözmeye dair somut garanti barındırmaz iken, ümit dışında Türkiye’nin çıkarına görünmüyor. Türkiye sadece ABD’nin elini güçlendirmekten çok, ikili ilişkilerde somut getiri sağlayacak işbirliklerine odaklanmak durumunda. Ukrayna’ya ABD bile, örneğin sınırlı sayıda hava teçhizatı (Stinger) sağladı ve devamına dair gönderme çalışması da yok. Topu NATO’ya attılar. Türkiye Türk yapımı savunma teçhizatlarının devamı ve çeşitlendirilmesini sağladığında şimdilik yapılacak en akıllıca işi zaten yapmış oluyor. ABD Anayasası Kongre’ye yabancı silah satışlarına dair yetki vermekte. Bu nedenle Türkiye kendisine engel çıkaran üyelerin garantisi olmadan risk alamaz.